Posts

Deraliyye

İstanbul, eşsiz güzelliklerin şehri, Tarihin izlerini taşır her bir sokağı. Maviyle yeşilin kucaklaştığı yerde, Bir masal gibi gökyüzüne açılan kapı. Boğaz'ın kıyısında serin esen rüzgar, Sarıyor bedenimi, ruhumu uçuruyor. Minarelerin yükseldiği bu büyülü şehir, Bir aşkla sarıp sarmalı her bir yolcuyu. Ayasofya'nın göz kamaştıran ışığı, Yıldızlar gibi parlar geceler boyunca. Topkapı Sarayı'nda geçmişin nefesi, Gizemlerle dolu bir öykü anlatır sırnaşıkça. Sultanahmet Meydanı'nda adımlarım, Tarihin büyüsüne teslim olur yanımda. Geçmişle geleceğin dans ettiği yerde, Benliğimle İstanbul'un ruhu kucaklaşır sımsıcak. Galata Kulesi'nden manzara seyrederim, Boğaz'ın sularında hayallerim yüzer. Kız Kulesi'nin ışığında aşklar filizlenir, Gözlerimde umut, kalbimde huzur büyür. İstanbul, bir türkü gibidir dillere dolanan, Her nefeste ruhumu sarıp sarmalayan. Kokusu, sesi, tatlarıyla başka bir dünya, Kalbimde sonsuz bir sevgiyle anılan. Ey İstanbul, sen büyüksün, gör

Zaman Akıyor

Bir zamanlar, kıymet bilmeyen bir adam vardı, Zamanı elinde kum taneleri gibi akıp gitti, Oysa onun farkında bile değildi. Hayatı çabuk harcadı, iz bırakmadan göçtü gitti. Bir güneş doğdu, umutla açıldı güller, Ama o geçti gözlerinin önünden hızla. Sevgiyi, dostluğu, anıları kaçırdı, Hep aceleyle bir sonraki güne koştu. Bahar gelir, aşkın renkleriyle gelir, Ama o neşesini bulamadı, geçti gitti. Yazın sıcak esintisi tenine değer, Ama o onu bile hissetmedi, geçti gitti. Sonbahar yaprakları dans eder rüzgarla, Ama o dansa katılmadı, geçti gitti. Kışın beyaz örtüsü düşer yavaşça, Ama o onu bile görmedi, geçti gitti. Hayatın değerini fark etmek için çok geç oldu, Zaman elinden kayıp gittiği anda anladı. İşte o zaman anılar geldi aklına, Ama geri dönüş yoktu, geçmişti o fırsatlar. Dostları, sevdikleri kederle doldu, Oysa zaman onlara daha çok vakit vermişti. Güzel anılar, mutlu anlar paylaşılmamıştı, Ve o zaman geldi, hayattan sessizce göçtü. Ey insanlar, zamanın değerini bilin, Onu çabuk ha

Kırık Kanatlar ve Yeniden Uçmak

 Kırık Kanatlar ve Yeniden Uçmak İçin Umut  Emir'in gözleri, kaza sonrası hâlâ sersemlemişti. Otomobilin devrilme sesleri hâlâ kulaklarında yankılanıyordu. Bir an önce gözlerini açıp gerçekliği kavramak istedi, ama cesaret edemiyordu. Yanı başında can yoldaşları, ailesi, şimdi sadece anılar ve hüzünle dolu bir yürek vardı.  Onun küçük bedeni, büyük bir acının ve kaybın yükünü taşıyordu. Masumluğu, olağanüstü bir güçle sınandı. İçindeki çocuksu umut, yaralarının üstünü örtemezdi. Ağlamak istiyordu, ama yaşlarının yetmediğini hissediyordu. O, kırık kanatlarıyla gökyüzüne yükselmek için umut besleyen bir kuştu.  Zihninde karışık düşünceler dans ediyordu. Annesinin neşeli kahkahaları, babasının sıcak kucaklamaları, kardeşlerinin şakalaşmaları... Bunlar artık geride kalmıştı, hayal dünyasının koridorlarında saklıydılar. Ama acı, gerçekliğin kapısını zorluyordu.  Emir'in zihninde, gelecek adımlarının nasıl olacağına dair bir umut ışığı yanıyordu. "Belki de iyileşirler," diy

Yağmur bulutların ardından süzülürken

  Yağmur bulutların ardından süzülürken, Cephede bir hendekte buluştu gözlerimiz. Türk askeri, İngiliz askeriyle yan yana, Bir ekmek dilimi için paylaştı sevgiyi. Dilim dilim ekmeği böldük aramızda, Gözlerimize düşen yağmur tanecikleriyle. Dilimler ayrıldı, ama kalpler birleşti, Bir hendeğin sıcaklığı sardı içimizi. Düşmanlık bulutları dağıldı o an, Savaşın soğuk yüzü geri çekildi. İki düşmanın arasında dostluk filizlendi, Yağmurun altında bir umut doğdu içimizde. Yaralarımız, sızlasa da unutuldu, Gözyaşlarımız karıştı, bir oldu. Diller farklı olsa da anladık birbirimizi, İnsanlık önce geldi, sonra uluslar. Bir dilim ekmek, iki yürek arasında, Barışın gücünü hatırlattı bize. Toprağın ıslak kokusu eşlik etti sözcüklere, Ve yağmur damlaları tanıklık etti kardeşliğimize. İşte o an, savaşın gölgesinde, İki askerin kalpleri birbirine dokundu. İki milletin evlatları el ele tutuştu, Ve dünyanın barışa olan ihtiyacını anladı. Yağmurun içindeki kardeşlik, Unutulmaz bir anı olarak kalacak. Savaş

Savaşın Soğuk Gölgesinde

  Savaşın Soğuk Gölgesinde Sessizliğe gömülmüş yüreğim, Savaşın soğuk gölgesinde soluk alırken, Kocamın gözlerinde kayboldu umutlarım, Yıldızlar bile sustu, gözyaşlarıma karışırken. Gözlerimde biriken yıkımın izleri, Yüreğimde açılan derin yaralar, Bu savaşın acımasız pençelerinde, Kırık bir ruhun parçaları savrulur sokaklarda. Gökyüzü gri, toprak kıpkırmızı, Acılarla boyandı her bir mevsim, Savunduğu vatan uğruna, Kocam toprak oldu, karanlıkların arasında. Evimiz sessiz, yatak boş kaldı, Gözlerimde süzülen hüzün bir türlü dinmedi, Sokaklarda yankılanan top sesleri, Bir kadının kalbini paramparça etti. Düşlerimde gördüm onu, sarılmıştık, Birlikte yürürken sonsuz bahçelerde, Ama şimdi sadece anılar kaldı geri, Ve acının gölgesi sarmış etrafımı derinde. Güneş bile kıskanırken mutluluğumuzu, Şimdi bulutlar örtmüş gökyüzünü, Ve ben burada yalnızım, sessizce ağlarken, Bu savaşın acı gerçeğiyle yüzleşmeliyim. Korku ve umutsuzluk kalbimi sardı, Gülüşler unutuldu, sevinç solgun bir iz, Ama yin

Kâğıt Parçalarının Gözyaşları

  Kâğıt parçaları düşer avuçlarıma, Gözyaşları damlar her bir damlasında. Paranın acı hikayesi sergilenir, Değersizliğin içinde kaybolur insan. Kâğıt parçaları, bir zamanlar değerliyken, Şimdi sadece yitirilen rüyalardır. Gözyaşlarına bulanır anlamsız hırslar, Maddi dünya insanı esir alır ardı ardına. Biriktirilir servetler yüce hedefler için, Ama kaybolur gerçek anlam ve sevgi. Gözyaşları düşer kâğıt parçalarına, Değerlerin yerini yavaşça siler. Ne yazık ki, kör olur insan gözleri, Kâğıt parçalarının cazibesine kapılır. Değerli olanı görmek yerine, Yalnızca kağıt üzerindeki rakamlara takılır. Kâğıt parçalarının gözyaşları, Toplumun yaralarına düşer ıslak ıslak. Bir avuç parayla mutluluk satın alınamaz, Gerçek değerlerin üstünü örtemez karanlık. Bir gün anlayacak insanlar, umut ediyorum, Kâğıt parçalarının gözyaşlarına dikkat edecekler. Değerlerin, sevginin, insanlığın anlamını keşfedecekler, Ve maddi dünyanın sınırlarını aşacaklar. Kâğıt parçalarının gözyaşlarına rağmen, Değerlerimizi

Aynanın İçinden Yansıyan Gölgeler

Aynanın içinden yansıyan gölgeler, Bencil dünyanın karmaşasına tanıklık eder. İnsanoğlu, kendi yansımalarında kaybolurken, Masumiyetini yitirir, iç dünyasında hapsolur. Bir yüz, bin yüzle değişirken aynada, Bencil arzular sızar her kırıntıya. Gölgeler oyununu sergiler sessizce, Yürekler karanlıkta kaybolur, sorgusuzca. Bir göz, kendini seyreder derinden, Gözlerin içindeki açlıkla doyumsuzca. Bencil düşünceler doldurur her bir yanı, Empati rüzgarı esmez, buz keser duyguları. Gölgelerin dansı, bencil varoluşun işareti, Kendini merkeze koyan egonun yansıması. Aynanın yüzünde oynayan maskeler, Gözyaşlarından başka ne saklar içinde? Ama belki de aynanın ardında umut vardır, Gölgeleri aşan bir ışık, bir sevgi parıltısı. İnsanoğlu keşfeder içindeki derinlikleri, Bencillik yerine merhametin çiçekleri açar. Aynanın içinden yansıyan gölgeler, Bir çağrıdır belki de anlamın peşine düşmeye. Kendimize ve diğerlerine bir adım atmaya, Bencilliğin zincirlerini kırıp özgürlüğe yürümeye. İnsan olmanın yü